10 Mayıs 2023 Çarşamba

TOTAL RECALL


YALAN HAYATLARA YAZILAN GERÇEK NOTALAR


Bir sabah uyanıyorsunuz ve aslında başka birisi olduğunuzu fark ediyorsunuz. Tamamen farklı bir hayat, yabancı bir aile ve dostlar, daha önce hiç yapmadığınız ama gayet rahat becerebildiğiniz bir iş sahibi olmak! Büyük ihtimalle delirdiğinizi düşünürsünüz ve normal şartlar altında da delirmek en normal tepki olurdu bu durumda. 


Bilim Kurgu dünyasının sınırları tam anlamıyla sonsuz. Öyle ki, kaçış edebiyatı veya bütün sanat türlerini bilim kurgu içine yedirirsek, kaçış türü dediğimiz, bu sınırsız distopya ve ütopya canavarı, akıl oyuncusu ve hayal gücü harikası dünyanın içinde gezinirken kendinizi kaybetmek işten bile değil. Yaratma gücünün ulaştığı zirvenin olmadığını ve hep daha fazlasının önünüze serildiğini görmek bu türün, çekim gücünü ve albenisini her geçen gün arttırmaya devam ediyor. Özellikle edebiyat alanında birkaç on yıl değil yüzyıllardır çıkan eserlerin sahibi o yaratıcı beyinler önünde, o beyinlerin yaşadıkları yüzyıllar ve çevrelerinden gördükleri baskılar göz önüne alındığında, saygıyla eğilmemek mümkün değil.



Bulunduğunuz andan belki elli yıl belki de yüzyıllar sonrasını konu alacak henüz gerçekleşmemiş olayları kafanızda yaratmak ve bunları kağıda dökmek, bir dantel gibi hayal gücünüzle bu kelimeleri cümlelere döküp sayfalar dolusu işlemek her yaratıcı zekanın yapabileceği bir iş değildir. Zamanın bu anlarında geçmişten günümüze yansıyan ve geleceğimize, yaptıkları toplumsal analizlerle ışık tutan muhteşem isimler kendi zaman boyutlarının ötesinde dünyaları bizlere miras bırakıp bu diyardan göçmüş olsalar bile, önümüze tuttukları ışığın hep yol gösterici olacağını bilmek, büyük bir hayranlık uyandırması yanında tüyleri ürperten bir durum haline geliyor aslında. 



İşte bu bahsettiğimiz dünyanın, kalemiyle hayranlık uyandıran sıra dışı ismi Philip K.Dick tam karşımızda duruyor şimdi. Aslında o, hayatımızın her anında karşımızda, yanımızda ve önümüzde ilerleyen biriydi. Sınırsız hayal gücüyle yarattığı dünyaların içine kondurduğu konular ve hayat verdiği kişilikler hep bizi anlattı. Birbirimizle verdiğimiz ve binlerce yıla dayanan o bitmek tükenmek bilmeyen mücadeleleri yazdı PKD. Kalemi hiç durmadı ve devamlı üretti. Dünyayı yeniden tanımladı, farklı gezegenleri ve galaksileri tekrar keşfetti, paralel evrenlere gitti ve kadim savaşları gördü, iktidar mücadelelerine tanık oldu, hiç bitmeyen aşkları başlattı ve en önemlisi bizimle hep akıl oyunları oynadı.

PHILIP KENDRIC DICK - PKD



"Ben bu dünyayı değiştiremeyeceğimi biliyordum; o yüzden başka dünyalara gittim."

Philip Kendric Dick ve kız kardeşi Jane Charlotte Dick, 16 Aralık 1928'de Chicago, Illionis'de, Dorothy ve Joseph'in çocukları olarak altı hafta erken doğdular. Doğumdan altı hafta sonra ikizi Jane'in ölümü, Philip'in hayatını ilerleyen yıllarda derinden etkilemiştir. Bu durum kitaplarında pek çok defa tekrarlayan "hayalet ikiz" sendromuna sebep olmuştur.


Anne ve babası Philip beş yaşındayken boşanırlar. Oğlunun velayetini alan Dorothy, Washington DC'de bir işe girerek oğluyla oraya taşınır. Burada ilkokula giden Philip ve annesi Haziran 1938'de tekrar Kaliforniya'ya dönerler ve Philip bu sıralarda bilim kurguyla ilgilenmeye başlar. Dick, 1940 yılında bilim kurgu dergisi Stirring Science Stories'i okumaya başlayarak bu sonsuz dünyaya ilk adımlarını atar.

Dick, Kaliforniya, Berkeley'deki Berkeley Lisesine kayıt olur. O ve diğer efsane bilim kurgu yazarı Ursula K. Le Guin, 1947 yılında aynı sınıfta olmalarına rağmen o yıllarda tanışmazlar. Mezun olduktan sonra Berkeley'deki Kaliforniya üniversitesine gider. Tarih, psikoloji, felsefe ve zooloji dersleri alır. Felsefe çalışmaları sonucunda, varoluşun içsel insan algısına dayandığına inanıyordu, bu da dış gerçeklikle tezat bir durum oluşturuyordu ona göre. Bütün bu arayışlar ve incelemeler neticesinde kendini panteist olarak tanımlamıştır. Platon'un eserlerini okuduktan ve metafizik alemlerin olasılıkları üstüne uzun süre kafa yorduktan sonra nihayetinde dünyanın tamamen gerçek olmadığı sonucuna varacaktır ve orada gerçekten olup olmadığını teyit etmenin bir yolu olmadığını görür. Bu görüşleri haliyle ilerleyen yıllarda eserlerine de yansıyacaktır. Dick, devam eden anksiyete sorunları nedeniyle okuldan ayrılır. 1948'den 1952'ye kadar Telegraph Avenue'de bir plak dükkanı olan Art Music Company'de çalışmıştır.  



1951'de 22 yaşındayken "Roog" isimli hikayesini satar ve bundan sonra tam zamanlı olarak yazmaya başlar. 1952'de Temmuz ve Eylül aylarında Jack O'Sullivan'ın editörlüğünü yaptığı Planet Stories ve The Magazine of Fantasy and Science Fiction dergilerinde öyküleri yayınlanır. 1955 yılında ilk romanı Solar Rotery çıkar. 50'li yıllar Dick için zorlu ve fakir geçer. Ağırlıklı olarak tür dışı, nispeten geleneksel romanlar yazar bu yıllar boyunca. Ana akım başarı hayali, Scott Meredith Edebiyat Ajansı'nın satılmayan tüm ana akım romanlarını iade etmesiyle Ocak 1963'te resmen biter. Bu çalışmalardan sadece biri olan Confessions of a Crap Artist yayınlanan tek ana akım romanı olur. 1963'te Yüksek Şatodaki Adam romanıyla en önemli bilim kurgu ödülü olan Hugo'yu kazanır. Bilim Kurgu dünyasında bir dahi olarak görülürken ana akım edebiyat dünyası buna değer vermiyordu ve kitapları Ace gibi düşük ücretli bilim kurgu yayıncıları tarafından yayınlanıyordu. Daha sonraki yıllarında da mali sıkıntılar yaşamaya devam eder. 1980'de toplu öyküler olarak yayınladığı The Golden Man'in girişinde şunları yazar;




"Birkaç yıl önce hasta olduğumda, Robert Heinlein yardım teklif etti ve biz hiç tanışmamıştık. Beni neşelendirmek ve nasıl olduğumu görmek için arardı. Bana elektrikli bir daktilo almak istedi. Tanrı onu korusun, yazılarında ortaya koyduğu hiçbir fikre katılmasam da Heinlein bu dünyada yaşayan birkaç gerçek beyefendiden biri. IRS'ye borçlu olduğum bir zaman Heinlein parayı bana borç olarak verdi. Ona ve eşine minnettarlık göstergesi olarak bir kitabımı adadım. Robert Heinlein güzel görünümlü bir adam, çok etkileyici ve asker duruşu sergileyen biri. Saç kesiminden bile askeri bir geçmişi olduğu söylenebilir. Çıldırmış bir ucube olduğumu biliyor ve yine de başımız dertte olduğunda bana ve karıma yardım ediyor. İşte gerçek insanlık budur."


1971'de Nancy Hackett ile olan evliliği bozulur ve California Santa Venetia'daki evden taşınır. Son on yılın çoğunda mali zorlukların üstesinden gelmek amacıyla daha fazla BK romanı yazarken üretkenliği arttırmak için amfetamin kullanımında aşırıya kaçmaya başlar. 1960 ve 70 arasında 21 roman yazmıştır ve bu süre zarfında uyuşturucu kullanımı had safhaya ulaşmıştır.

Bir gün evine geldiğinde her yerin darmadağın edilmiş olduğunu görüp hemen polisi arar. Yapılan soruşturma sonrası poliste, evi Dick'in kendisinin bu hale getirdiği kanısı oluşur. 1972 yılında Vancouver Bilim Kurgu Kongresine onur konuğu olarak katılır. Konferansta The Android and the Human adlı konuşmasını yaptıktan sonra orada tanıştığı Janis isimli bir kadınla aşk yaşar. Konferansın katılımcılarından The province gazetesi için film eleştirileri yazan Michael Walsh, Dick'i kalması için evine davet eder. Ancak iki hafta sonra Walsh, düzensiz davranışları sebebiyle yazarın evinden ayrılmasını ister. Bu sırada Janis'le olan ilişkisi de biter. 23 Mart 1972'de aşırı dozda sakinleştirici alarak intihara teşebbüs eder. Daha sonra destek alarak iyileşir ve Kaliforniya'ya geri döner.


Fullerton profesörü Willis McNelly (X-Kalay görevi sırasında Dick ile bir yazışma başlattı), Kaliforniya Eyalet Üniversitesinin emriyle Orange County, Kaliforniya'ya taşındığında, Üniversitenin Özel Koleksiyonlar Kütüphanesine el yazmaları, makaleler ve diğer materyalleri bağışlar. Bu yazışmalar, Pollak Kütüphanesi'nde Philip K.Dick Bilim Kurgu Koleksiyonu'nda bulunmaktadır. Bu süre zarfında Dick, KW Jeter, James Blaylock ve Tim Powers dahil olmak üzere birçok hevesli öğrenciyle arkadaş olur.

Özellikle 1974 yılı başından itibaren kullandığı ilaçların da etkisiyle çok güçlü halüsinasyonlar görmeye başlar ve bu görüler sırasında en sevilen eserlerinden biri olan Valis üçlemesini yazar.  

1974 yılında FBI'a bir mektup yazarak Kaliforniya Üniversitesi, San Diego Profesörü Fredric Jameson da dahil olmak üzere çeşitli kişileri Varşova Paktı güçlerinin ajanları olmakla suçlar. Ayrıca Stanislaw Lem'in muhtemelen Komünist Partinin emirleri üzerine kamuoyu üzerinde kontrol elde etmek için faaliyet gösteren bir karma komite tarafından kullanılan sahte biri olduğunu da yazar.


Yazdığı son roman Valis serisinin üçüncüsü olan Timothy Archer'ın Ruh Göçü, 1982'de ölümünden kısa bir süre sonra yayınlanmıştır.



17 Şubat 1982'de bir görüşmeyi tamamladıktan sonra, görme bozukluğu nedeniyle terapistiyle temasa geçer. Kendisine hemen hastaneye gitmesi önerilir. Önerileri dikkate almayan yazar ertesi gün evinde felç geçirmiş olarak bulunur. 25 Şubat 1982'de hastanede beyin ölümüne yol açan başka bir felç daha geçirir. Beş gün sonra 2 Mart 1982'de yaşam desteğiyle bağlantısı kesilir. Dick'in ölümünden sonra babası Joseph, oğlunun küllerini Fort Morgan Colarado'daki Riverside Mezarlığına götürür. Bebekken ölen ikiz kız kardeşi Jane'in yanına gömülür ve 53 yıl sonra mezar taşında ikisinin de adı yazılıdır artık. Philip K.Dick'in ölümünden yaklaşık dört ay sonra bilim kurgu sinemasının başyapıtlarından, Ridley Scoot yönetiminde Blade Runner gösterime girer.

GERÇEĞE ÇAĞRI'DAN NOTLAR!

- Filmin gelişim aşamasının başlangıcı, yapımcı Ronald Shusett'in 1974'te, Dick'in 1966 yılında yazdığı 23 sayfalık "We Can Remember It For You Toptan" isimli öyküsünü bin dolara satın almasıyla başlar.
- Öykünün adını, Total Recall olarak değiştiren Shusett, senaryoyu yazmak için Dan O'Bannon ile birlikte çalışır.


- Öykü çok kısa olduğu için, senaryolaştırma aşaması da sorunlu olur. İlerleyen yıllarda senaryonun bitiş kısmı sorunu devam eder ve proje 1982'de yapımcı Dino De Laurentiss'e satılır.
- De Laurentiis, filmi yönetmesi için projenin başına David Cronenberg'i getirir. Cronenberg, filmin sonu için 12 ayrı taslak hazırlar. Yönetmen, filmin Blade Runner tarzı bir ciddiyette olmasını isterken yapımcıların tam tersine daha hafif ve eğlenceli bir film istemeleri anlaşmazlığa neden olur ve Cronenberg projeden çekilir. 

David Cronenberg

- Senaryoyla ilgili problemler hâlâ devam ederken, projenin başına yönetmen olarak Bruce Beresford getirilir. Beresford'un gelişinin ardından, Quaid rolü için Patrick Swayze seçilir. 
- Tam bu sırada, yapımcı Laurentiis'in şirketinin iflas başvurusunda bulunması sonucunda, Avusturalya'da inşa edilen setler iptal edilir. Yaklaşık 80 çalışan işten çıkarılırken, film için o güne kadar yaklaşık 14 milyon dolarlık bir harcama yapılmıştır.


Patrick Swayze

- 1980'lerin ortalarından beri projeden haberdar olan Arnold Schwarzenegger, Ouaid rolünü oynamak ister ancak yapımcı Laurentiis, oyuncuyu bu rol  için uygun bulmaz. Yapımcı şirketin iflasının ardından 
Schwarzenegger bir kez daha devreye girer ve bağımsız bir film stüdyosu olan Carolco Pictures'in sahipleri Andrew G.Vajna ve Mario Kassar'ı ikna ederek projeyi satın aldırır. Başrolde kendisi oynayacaktır ve yönetmen olaraksa 1987 yapımı Robocop filmini yöneten Paul Verhoeven'i işe alır. 


Paul Verhoeven

- Bütün bu gelişmelerin neticesinde tam on altı yıllık geliştirme, yedi yönetmen, dört yardımcı yazar ve kırk senaryo taslağının ardından Total Recall'un çekimleri başlar.


- Oyuncu seçimlerinde, Verhoeven, Cohaagen'in tetikçisi olarak Michael Ironside'ı seçer Daha önce RoboCop filminde kötü karakteri canlandırması için yapılan teklifi geri çeviren Ironside, bu filmde ki rolünü daha çok sosyopat olarak gördüğünden seçmelere girerek rolü alır. Kadın oyuncular içinse Rachel Ticotin ve Sharon Stone zorlu sahneler nedeniyle atletik yapıları göz önüne alınarak seçilirler. Cohaagen rolü içinse, daha önce Verhoeven'le Robocop filminde de çalışan Ronny Cox ile anlaşma yapılır. 


- Filmin çekimleri Nisan ve Mayıs 1989 arasında çekilmeye başlar. Başlangıç bütçesi 30 milyon dolar olarak belirlenen filmin nihai bütçesi 48 ile 80 milyon dolar arasında tutar.
- Total Recall neredeyse tamamen Mexico City'de, Estudios Churubusso'daki setlerde çekilir. 


- Shusett ve Goldman sette hazır bulunurlar ve gerektiğinde ek olarak yeniden yazımlar yaparlar. Bu yeni eklemelere rağmen senaryoya sadık kalınır ve sadece yüzde bir oranında değişiklik yapılır.
- Çekimler boyunca yaralanmalar ve hastalıklar ekibin peşini bırakmaz. Özellikle sette yoğun toz soluması ciddi sorunlara yol açar. Daha önceden Predator'un çekimlerinden deneyimli Shusett ve Schwarzenegger yemeklerini ABD'den getirtirler. Sette gıda zehirlenmesi de çok yaşanır. Çekimler sırasında trenin camını kırma sahnesinde Schwarzenegger kolunu yaralar ve yara izleri ceketi yardımıyla kapatılır.


- Total Recall, minyatürler ve bluescreen efektleri dahil 100'den fazla görsel efekt içerir. 
- Michael Ironside, Mars otelindeki kovalamaca sırasında iki kaburgasını kırar. Üç haftalık bir dinlenmenin sonunda ekibe tekrar katılan oyuncu için, Schwarzenegger ile asansör sahnesindeki dövüş bölümünü çekmek bir hayli zor olur.


- Başlangıçta 15 Haziran olarak belirlenen gösterim tarihi, aynı gün gösterime giren Dick Tracy ile rekabeti önlemek için iki hafta sonraya ertelenir.

GERÇEĞE ÇAĞRI VE MÜZİKLER

- Yapımcılar, bütçesi düşük olduğu için ilk etapta müziklerin Münih'te kayıt edilmesini planlarlar. Ancak Goldsmith'in tarzına aşina olmayan orkestrayla yapılan kayıtlara büyük hayal kırıklığı yaratır. Bütçenin yükseltilmesi için onay verilir ve National Philharmonic Orchestra ile tekrar stüdyoya girilir. Sonuç muhteşem olur ve filmle birlikte piyasaya sürülen albüm büyük ilgi görür. Özellikle, filmin temposuna ana tema unutulmaz besteler arasındaki haklı yerini alır.

GERÇEĞİN NOTALARINI YAZAN DEHA

JERRY GOLDSMITH



10 Şubat 1929'de doğan Jerry Goldsmith, Jacob Gimpel'den piyano, Mario Castelnuovo-Tedesco'dam kompozisyon ve teori üzerine ders alır. Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde Miklos Rozsa tarafından verilen film kompozisyonu derslerine de katılır. 1950'de CBS'de besteci olarak çalışır. Uzun süre CBS'de çalışan Goldsmith Revue Stüdyoları tarafından gerilim dizilerinin müziklerini bestelemesi için işe alınır. Bu sırada ünlü besteci Alfred Newman ile tanışan Goldsmith ilk uzun metrajlı çalışmasını 1963 yılında Lonely Are The Brave filmi için yapar.


Ardı ardına A Patch Of Blue (1965), The Blue Max (1966) ve en önemli albümlerinden biri olan The Sand Pebbles (1966) ile tam bir patlama yaşar. Goldsmith eserlerinde özellikle farklı türler deneyen cesur bir bestecidir. 1968'de Planet Of The Apes ile çok farklı enstrümanlar kullanarak deneysel işleri arasında en popüler çalışmalarından birine imza atacaktır. Arka arkaya Patton ve The Wind And The Lion albümleri Oscar'a aday olan besteci artık zirveye iyice yaklaştığı sırada efsane korku serisi Omen filminin ilkiyle 1976 yılında Oscar ödülünü kazanır. Bu muhteşem çalışmanın ardından 1979 yılında gelen bir diğer efsane seri Alien'ın ilk filmine yaptığı müzikler besteciyi zirveye oturtur. Goldsmith deneysel çalışmalarına elektronik müziği de ekleyerek farklı işlerle adından söz ettirmeye devam edecektir.


Elektronik müziği orkestrayla beraber kullanmaktan hiç çekinmeyen sanatçı, 1970'lerin ve 1980'lerin sonlarında Star Trek sinema filmlerine yaptığı müziklerle adından yine çok söz ettirir. Nick Nolte'un başrolünde yer aldığı muhteşem Under Fire filminin unutulmaz besteleri yanına Hoosiers filminin müzikleri de eklenince bestecinin yükselişi iyice hızlanır. 90'lı yıllara geldiğimiz zaman çalışma hızı katlanarak çoğalır ancak kalite konusunda düşüşler yaşanmaya başlar. The Russia House, Rudy, Basic Instinct, Total Recall, Ghost and The Darkness, The Mummy ve The 13th Warrior gibi çalışmaları 90'ların unutulmaz işleri olur.


Goldsmith mütevazı ve esprili kişiliğiyle sektörde çalışılacak en iyi bestecilerden biri olmuştur. Pek çok yönetmen ve yapımcının özellikle kendisiyle çalışmak istemesi, bestecinin son yıllarına doğru artan albüm trafiğini en iyi açıklayan nedenlerin başında gelir. Her durumda yaptığı işten keyif alan sanatçının Planet Of The Apes'in kayıtları sırasında maymun maskesi takarak çalışmaları yürütmesi esprili kişiliğine örnek olarak gösterilebilir. Goldsmith'in kariyeri boyunca yapımcılar tarafından reddedilen işleri de olmuştur. Alien Nation (1988), Gladiator (1992), The Public Eye (1992) ve ironik bir şekilde son çalışması olan Timeline (2003) filmleri için ürettiği besteler kullanılmamıştır.


Goldsmith, kanserle süren uzun mücadelesi sonunda 21 Temmuz 2004 yılında 75 yaşında Beverly Hills'de evinde uykusundayken huzur içinde, eşi Carol, çocukları Aaron, Joel, Carrie, Ellen Edson, Jennifer Grossman ve altı torun tarafından sonsuzluğa uğurlanmıştır. Goldsmith sinema tarihinin en üretken bestecilerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Çalışmaları hâlâ ilgi görmeye devam eden ve yeni besteciler tarafından örnek alınan bir isim olmayı sürdürmektedir.



SOUNTRACK ALBUM


1990 yılında piyasaya çıkan ilk albümde 10 parça yer alır. 2000 yılına geldiğimizde piyasaya Deluxe Albüm sürülür. 27 parçanın yer aldığı albüm özellikle koleksiyon yapan merakları mest eder. Nihayetinde filmin 30. yılı olan 2020'ye geldiğimizde, hem cd hem de plak formatında ekstra parçalar da dahil edilerek bir kere daha piyasaya sürülür.
 

TOTAL RECALL

27 parçalık deluxe albümden öne çıkan parçaları ele alacağız bu incelemede. Karşımızda çok dolu bir çalışma var ve sadece ana tema değil, pek çok yan tema da tek başlarına farklı filmlerde kullanılabilecek kalitedeler. 

The Dream, 


İşte muhteşem açılış. Orkestranın dinamik performansına eşlik eden elektronik enstrümanların da birlikteliğiyle ortaya çıkan ve bir saniye bile ritmi düşmeyen parça filmin jeneriğinde karşımıza çıkıyor. Yaylılara, nefeslilerin katıldığı ve çok farklı seslerin bu katılımı kuvvetlendirdiği parçanın sonu Mars gezegenine bağlanıyor ve filmin kahramnı Quaid'in rüyasını izliyoruz. Temponun yavaşladığı bu bölüm, orkestranın gerilimli yükselişiyle son buluyor

The Implant,


Albümün en hareketli parçalarından biri. Meraklı Quaid, Recall şirketinde beynine, tur ekim izni verdikten sonra yaşanan gelişmeler. Sakin bir girişle açılışı yapıyor orkestra. Tekinsiz bir ilerlemeyle yaylılar ve nefesliler tempoyu yavaş yavaş arttırıyor ve bu tekinsiz gidiş yerini iyice hareketlenen ve temposunu zirveye çıkaran bir hâle dönüşüyor. Allegro ve andante arasında ilerleyen parça temposunu düşürerek sonlanıyor.

Clever Girl,


Recall'dan kaçan Quaid'in otelde sahte eşiyle karşılaşması ve filmin en hareketli kaçış sahnelerinin başladığı bölümler. Tabii burada muhteşem bir orkestra performansı dinliyoruz. Nefesli ve vurmalı enstrümanların temkinli ama her an harekete geçecek girişiyle başlayan parça, sahnelerin akış hızına uyarak temposunu arttırıyor ve sonuna kadar özellikle yaylıların ve nefeslilerin öncülüğünde devam ediyor.

A New Face, 



Quaid'in dünyadan kaçarak sahte kimlikle Mars'a geldiği bölümdeyiz. Gümrükten geçerken taktığı maskenin arızalanması sonucu bölgede yaşanan çatışma anına uyan orkestra yine tempoyu en yükseğe çıkarıyor ve düşürmeden devam ediyor.

Swallow It, 



Quaid'in, Mars'ta kaldığı odaya gelen eşi olarak bildiği Lori ile tanımadığı doktorun, kendisini bir rüyanın içinde olduğuna inandırmaya çalıştığı sahnedeyiz. Bu gerilim yüklü sahne, orkestranın yavaşça yaptığı girişin ardından, gerilim ve tempoyu arttırıp zirveye çıkarmasıyla bitiyor. 

Without Air, 



Quaid ve Melina'nın, Cohaagen'ın adamlarından kaçarken, Cohaagen'ın, gezegenin alt tabakadan insanların yaşadığı Sektör-G'nin oksijenini kestiği bölümdeyiz. Sahnenin dramatik yapısına uygun olarak orkestra parça boyunca andante bir hızla ilerliyor ve bitiyor.

The Mutant, 



Kuato ile karşılaşma anı ve albümün ana temadan sonra en iyi parçasının giriş zamanı. Kuato'nun, Quaid'in ellerini tutarak onun zihnine girişi ve dağın altındaki uzaylı yapısını gösterdiği muhteşem sahneler. Orkestraya hakim olan tamamen yaylılar bu parçada ve andante başlayan parçanın animato (canlı, hareketli) ve akabinde marcato'ya (güçlü, belli ederek) geçiş yapmasıyla devam eden çok güçlü bir beste dinliyoruz.  

The Massacre, 



Kuato buluşması devamında direnişçilerin merkezine yapılan baskın sahnesindeyiz. Güçlü bir orkestra girişi ve albümün en hareketli parçalarından birini dinliyoruz. 


The Treatment, 



Quaid ve Melina'nın, Cohaagen'ın adamları tarafından yakalanması sonrası, bellekleri değiştirilirken kaçmaları ve filmin finaline kadar sürecek müthiş bir aksiyonun süreceği bölümlerdeyiz. Orkestra burada ağırlıklı olarak güçlü ve yüksek tempoyla çalıyor besteyi. Belli bölümlerde durağan bir tempoya geçerken hemen sonrası hızını daha da yükseltiyor ve ana tema destekli bölümlerle parçanın sonuna kadar temposu devam ediyor.
 

The Hollowgram, 



Dağın altındaki uzaylıların muhteşem yapısındayız. Quaid'in amacı, uzaylıların kurduğu sistemi çalıştırmak ve Cohaagen'ın has adamı Richter yine sahnede. Parçanın başlangıç girişi The Mutant ve devamında Quaid, askerler ve Richter arasında yaşanan çatışma ve kahramanımızın hologram aletini kullandığı bölümlerde orkestra yine coşuyor ve aralarda es verdiği parça, Quaid ve Richter'in son hesaplaşması eşliğinde, elektronik enstrümanlarında katkısıyla temposunu yavaşlatarak bitiyor. 


End of a Dream, 



Final sahnesindeyiz ve Quaid sonunda uzaylıların sistemini çalıştırmak üzere ana kumanda odasına ulaşmıştır ve Cohaagen son kapışma için aletin başında elinde bir bombayla beklemektedir. İşte bu andan itibaren albümün en hareketli parçası başlıyor ve başından sonuna kadar müthiş bir performansla ilerliyor. Altı dakikaya yakın süren parçanın son anlarında tempo ancak düşüyor ve bu efsane filmin son sahnesine geçiş yapıyoruz.+

A New Life, 



Sistem başarıyla çalıştırılmış ve bir rüya gerçek olmuştur artık. Mars gezegeninin tamamına yayılan oksijen sayesinde, havası kesilen Sektör-G ve diğer bütün bölgelerde halk şaşkınlık içinde bu mucizeye tanıklık ederler. Quaid ve Melina bu mucizeyi birlikte izlerlerken filmin kapanış jeneriğiyle Total Recall sona erer. Üç dakikadan fazla süren kapanış parçasında, orkestra görkemli andante girişiyle başlıyor ve devamında temposunu yavaşça yükseltirken parçaya yaylıların hakim olduğunu görüyoruz. Bu görkemli beste, görkemli görüntüler eşliğinde sona doğru ilerlerken temposunu yükseltip bitiyor. Parça içerisinde ise son sürpriz, yaklaşık on saniye sonra çalmaya başlayan, Recall şirketinin reklam müziği oluyor. 


TOTAL RECALL - SON SÖZ


90'lı yılların özellikle Hollywood açısından sinema adına altın yıllar olduğunu söylersek sanırım abartmış olmayız. Hemen her türde muhteşem yapımlar izlediğimiz süreçten tabii ki bu filmlerin müzikleri de nasibini aldı ve arka arkaya unutulmaz soundtrack'ler çıktı ortaya. Jerry Goldsmith'in en üretken zamanına denk gelen Total Recall, 1990 yılından itibaren yaklaşık 15 yıl sürecek müthiş bir sinema çağının başlangıcına denk gelerek, efsaneler arasındaki yerini haklı olarak almıştır. 


Neredeyse bütün parçaları rahatça dinlenen, her bestesi özenerek hazırlanmış ve filmle mükemmel bir uyum içinde olan albüm piyasaya çıktığında da bir hayli ilgi görmüştür. İlk albüm ve 2000 yılında piyasaya çıkan deluxe albümle birlikte özellikle koleksiyoncuların arşivleri için vazgeçilmez parçalarından biri olan albümün Goldsmith kariyerinde de özel bir yeri vardır. 


Günümüzde Cd ve Plak satışları eskisi gibi olmasa da, bunları hâlâ toplamaya devam eden ciddi sayıda meraklı var ve 1990 tarihli 10 parçalık albümün koleksiyoncular arasında çok rağbet gördüğünü de belirtmem lazım. Bunun dışında deluxe albümü, youtube ve spotify üzerinden dinlemeniz mümkün.



İncelememizi, Mars Federal Güvenlik Biriminin, birinci dereceden önemli kategorisinde yer alan bir ilanıyla bitirelim. 



En uzak yıldızlar, gerçek ve doğru yolunuzun ışığı olsun sevgili dostlar...