2017 BİLİM KURGU SİNEMASI VE BİLANÇOSU!
Bilim kurgu sineması açısından fena bir yıl olmadı sanırım. Hemen her BK türünde filmin arzı endam ettiği koca yılın bilançosunu elimden geldiğince kısaca toparlamaya çalıştım.
Yüksek bütçeli filmlerin yanında, kendini ispatlama çabası içinde olan enteresan filmler izledik ve benim için asıl olan müzikler kısmına gelirsek fazla tatmin edici işler olmadığını da üzülerek belirtmem gerek. Özellikle 2000 yılından sonra farklı türlere evrilmeye başlayan ana temaların maalesef eskilerin görkemli besteleri altında ağır biçimde ezildiklerini bu yılda gözlemledim. Akılda kalıcılıktan ve vurucu olmaktan uzak temalar kulağımızın pasını almak konusunda pek başarılı olamadılar.
Şimdi listemize geçelim ve geride bıraktığımız yıl eksiği ve fazlasıyla neleri izlemişiz ve ne kadarı aklımızda kalmış bir bakalım!
Passengers;
Uzak bir gezegende koloni kurmak için 120 yıllık bir yolculuğa çıkan Avalon adlı uzay gemisinde geçiyor hikayemiz. Beş binden fazla yolcu 120 yıllık uykudadır ve sadece iki kişi bu uykudan 100 yıl erken uyanır. Gemide meydana gelen arıza uykudaki binlerce insanın hayatını tehlikeye atacaktır. Aslında klasik bir aşk hikayesi barındırıyor temelinde Passangers ve bilim kurgusal dokunuşlarla zenginleştirilmiş, ortaya izlemesi keyifli ama çok da fazla vaatlerde bulunmayan bir film çıkıyor. Norveçli yönetmen Morten Tyldum yönetiminde Jennifer Lawrence ve Chris Pratt ikilisini bir araya getiren yapımın müzikleri Thomas Newman tarafından yapılmış. Besteci fabrikası gibi çalışan Newman ailesinin en tanınmış isimlerinden olan Thomas için bu filmdeki çalışmasının pek de fazla parlak olmadığını söyleyebiliriz.
Logan yılın en sağlam filmlerindendi. İzleyici ve eleştirmenlerin genelde çok beğendiği yapımın özellikle kaotik ortamı, post apokaliptik havasındaki hali ve Hugh Jackman'ın yanında oyunculuk olarak kesinlikle aşağı kalmayan Dafne Keen'in varlığıyla son dönem süper kahraman filmleri arasından farklı bir yere alıp koymak gerekiyor bu filmi. James Mangold'un yönettiği filmin müzikleri usta besteci Marco Beltrami'den ve dinlenebilirlik oranı orta seviyede bir çalışma!
The Space Between Us;
Mars konulu filmler furyasının orta derece olanlarından biri olarak izlediğimiz filmin ana teması, Mars'a giden ekipten bir kadının hamile olduğunu yolun yarısında öğrenmesi ve çocuğu mecburen Mars'ta doğurması üzerine. Mars'ta büyüyen ve artık genç bir delikanlı olan kahramanımızın ilk defa Dünyaya gelişi ve takip eden olayları izliyoruz. Yönetmen Peter Chelsom ve müzikler Andrew Lockington'a ait. Sabun köpüğü misali bir çalışma daha denilebilir albüm için!
Life;
Life için, eli yüzü düzgün bir Alien güzellemesi dersek abartmış olmayız sanırım. Kaliteli oyuncu kadrosu ve başarılı yönetimiyle sonuna dek kendini izleten bir yapım. Ama sadece bu kadar daha ilerisi yok! Daniel Espinosa yönetiminde, Jake Gyllenhaal, Ryan Reynolds, Rebecca Ferguson gibi usta isimleri bir araya getiren filmin müziklerini besteleyen Jon Ekstrand klasik gerilim korku filmlerinin bildik temalarından yararlanarak işini gayet düzgün yapmış ve dinlenebilirlik oranı orta seviyenin bir tık üzerinde müzikleriyle dikkate değer bir çalışma olduğunu söyleyebiliriz.
Ghost In The Shell;
Belki de tüm zamanların en iyi animelerinden biri ve pek çok bilim kurgu filmine kaynaklık etmesi açısından ayrıca bir öneme haiz. Bildiğiniz saatli bomba yani! Filmini çekmek bir dert, müziklerini bestelemek ayrı bir dert. Scarlett Johansson ve efsane Takeshi Kitano gibi güçlü iki ismi bünyesine katarak Rupert Sanders yönetiminde görücüye çıkan film genelde izleyiciyi ikiye böldü. Yerden yere vurulmayı kesinlikle hak etmeyen ve pek çok sahnesinde sanki animeyi izliyormuşum havasına kapıldığım bir yapım Ghost In The Shell. Anime'nin pek çok kişi tarafından hala çözülemeyen finalini de düşünürsek eğer film genel izleyicinin daha rahat anlayabileceği basitlikte bir hale indirgenmiş. Ancak animeyi hala ayrı bir yerde ve daha yüksek bir çıtada tutmaya devam ediyoruz. Filmin bence en büyük eksiği müzikler. Kenji Kawai'nin işin dışında tutulması ve genelde bilgisayar oyun dünyasında tanınan bir besteci olan Lorne Balfe'ye müziklerin emanet edilmesi gereksiz olmuş. Müzikler her ne kadar kulağa film içinde hoş gelse de Kenji'nin olağanüstü teması yanında lafını bile etmeye değmez.
Guardians Of The Galaxy 2;
Süper kahraman filmlerinin bir başka halkası olan bu eğlenceli yapım geçtiğimiz yılın en fazla ilgi gören filmlerinden. James Gunn yönetiminde ilk filmin üzerine biraz daha cila atılarak yapılmış aksiyonu ve eğlencesi bol bir yapım. İlk filmin kadrosu üzerine Vin Diesel, Kurt Russell ve Slyvester Stallone gibi kurt oyuncuların monte edildiği filmin ilkini daha çok sevmiştim açıkçası. Burada inanılmaz göz yorucu bir hareketlilik var ve belli bir yerden sonra açık hava sirki gösterisi izliyormuş hissine kapıldım. Müzikler Tyler Bates'e emanet edilmiş ve besteci emanet hıyanet etmeyerek ortalama üstü bir iş yapmış. Ama burada score müzikleri bir kenara bırakıp şarkıları yazmamız gerekirse hepsi birbirinden kaliteli ve klasik şarkılar kulağa baya iyi geliyor.
Alien : Covenant;
2017'nin en fazla tartışılan filmlerinden biriydi Alien: Covenant. 33 yıl sonra Prometheus için yönetmen koltuğuna geri dönen Ridley Scott bu kez hikayenin 10 yıl sonrasında geçen Covenant için bir kez daha kamera arkasında. Genel çoğunluğu tatmin etmeyen ama bu kadar da yerle yeksan etmenin gereksiz olduğu bir film Covenant. Alien, Face hugger ve patlayan karınlar hatta bu filmde vücudun farklı yerlerinden çıkan yaratıklar görmek isteyenler için memnun olacakları bir yapım oldu bu. Ancak iş basit bir yaratık hikayesinden onları kimler yarattı gibisinden derinlik kazanmaya başlayan bir hikayeye evrilmeye başlayınca haliyle beklentilerde yükselmeye başladı. Halkanın üçüncü filmi ne zaman çekilir bilemeyiz ama yine de merakla bekleyeceğiz. Müziklere gelirsek genç besteci Jed Kurzel işini sağlama alıyor ve 79 yapımı filmin efsane bestecisi Jerry Goldsmith'in karanlık atmosferli temalarını kullanıyor. Kendi besteleriyle destekleyerek albümü kotaran bestecinin çalışması için söylenecek tek şey, "Goldsmith'in ekmeğini baya fazla yemiş" demekten ibaret olacaktır.
Transformers: The Last Night
Artık kabak tadının bile daha lezzetli geldiği bir seri haline dönüşen bol metal ve cıvata destekli makinelerin en daha daha dehşetli kapışmalarına tanıklık ediyoruz yine. Michael Bay'in yönetmen koltuğunda artık epey bir metal yorgunluğu emareleri arasında çektiği ve yapımcılarını maddi açıdan yine memnun eden Transformers'ın müziklerine gelirsek işte orada biraz durup Steve Jablonsky'nin çalışmasını farklı bir yere koymamız gerekir. Enteresan bir şekilde filmin yavanlığının ve bol metal şakırtısının tam tersi yönünde ve kalite olarak daha üstünde olduğunu söylememiz gerekir. Serinin bütün filmlerinin müziklerini besteleyen Jablonsky, baştan sona bir hayli uzun olan albümde ortalamanın baya bir üstünde seyreden performansıyla kesinlikle göz kamaştırıyor.
Spider-Man Home Coming;
Hikayesi deli güllabicisi gibi hep en başından başlayan bir Spider-man filmi daha yılımızı şenlendirdi. Jon Watts yönetmen koltuğunda otururken, ağ atma görevi bu kez Tom Holland'a verilmiş. Baştan sona eğlencesi bol filmde hiç tahmin etmeyeceğimiz kadar rolüne oturmuş bir Tom Holland izledik. Daimi örümceğini artık bulmuş gibi görünüyor yapımcılar. Müzikler Hollywood'un son yıllardaki en üretken bestecisi Michael Giacchino tarafından bestelenmiş ve usta işi bir çalışma olmuş. Giacchino yıldızını parlatarak yükselmeye devam ediyor ve 2017 yılı içinde de görücüye çıkan bütün çalışmaları başarılı.
War For The Planet Of The Apes;
Dünyaya yayılan süper grip mikrobunun ardından telef olan insanlıkla hastalıktan etkilenmeyip tam tersine daha zeki bir hale evrilen maymunların arasındaki son büyük mücadeleye tanıklık ettiğimiz yeni serinin son filmi geçtiğimiz yılın en fazla tutulan bilim kurgu filmlerinden biriydi. Matt Reeves gibi kariyer basamaklarını hızlı tırmanan bir ismin yönetmenliğinde seriye şimdilik noktayı koyan maymunlarımızın filmdeki CGI numarasıyla gösterdikleri performans tek kelimeyle kusursuzdu. Final sahnesinin ruhani bir havaya bürünmesi fazlalığını saymazsak eli yüzü düzgün bir bilim kurgu üçlememiz var diyebiliriz rahatlıkla. Müzikler hemen yukarıda övdüğüm Michael Giacchino elinden çıkma ve serinin diğer filmlerinin de bestecisi olarak performansından en ufak bir kayıp vermeden şahane bir orkestra güzellemesiyle işini en iyi şekilde icra ediyor.
Valerian and the City of a Thousand Planets;
Fifth Element harikasından neredeyse 20 yıl sonra belki de pek çok efsane bilim kurgunun atası sayılan Valerian ile türe keskin ve hayırlı bir geri dönüş yapan Fransızların harika çocuğu Luc Besson benim şahsım adına yılın en eğlenceli olayına imza attı. Valerian, baştan sona çeşit çeşit yaratıklar, rengarenk bir galaksi ortamı, harika dizaynlar, koreografiler, kusursuz efektler ve unutulmaz Rihanna performansıyla kesinlikle devamı çekilmesi gereken bir film. Alexander Desplat gibi usta bir besteci elinde dinlenebilirlik oranı ortalamanın bir hayli üzerinde olan müzikleriyle Valerian geçen yılın parlayan ışıklarından biri.
Blade Runner 2049;
Sanırım 2017 yılının kendi en iyilerim arasında birinciliğe oynayacak filmi Blade Runner 2049! Fransızların yeni harikası Denis Villeneuve'nin elinden çıkan film, Ridley Scott klasiği ilk Blade Runner'ın altında kesinlikle ezilmiyor ve ilk filmin sonunda geride kalan sorulara gayet oturaklı ve mantıklı cevaplar veriyor. Ryan Gosling ve Harrison Ford ikilisinin birbirlerine nazire yapan başarılı performanslarıyla seyrine doyum olmayan görsel bir şölen Blade Runner 2049. Müzikler kısmına gelirsek orada hayal kırıklığımı belirtmem gerekir. Vangelis gibi bir ismin üstüne adı Hans Zimmer bile olsa gelen kişinin fazla başarılı olamayacağı gün gibi ortadayken usta besteciyi ellem kallem neden yeniden anlaşıp müziğin başına getirmezsiniz? Ancak, Hans Zimmer ve Benjamin Wallfisch ikilisinin yönetmenin daimi bestecisi Johann Johannsson ile yollarını aniden ayırmasından sonra apar topar stüdyoya sokulması da müziklerin yetersizliğine bir neden olarak kabul edilebilir. Nihayetinde Blade Runner 2049 ilk filmin yolundan başarıyla ilerleyen tadı damakta kalan bir bilim kurgu filmi.
Geostorm;
Felaket filmlerinin aranılan yönetmeni Roland Emmerich'in eski ortağı Dean Devlin'in yönetmenliğini üstlendiği son model felaket filmimiz Geostorm geçtiğimiz yılın sonlarına doğru sinemalarımıza uğradı ve patlamış mısır muhabbetiyle seyri hoş ama temelinde boş bir etki bırakarak ülkemiz sınırlarını terk etti. Göz dolduran oyuncu kadrosu ve başından sonuna kadar bildik klişe bombardımanıyla dolu filmin geride bıraktığı, devasa şehir enkazlarından başka bir şey olmadı haliyle. Ghost In The Shell çalışmasıyla Kenji Kawai'nin ismi altında ağır ezilen Lorne Balfe'in 2017 yılı ikinci çalışması olan albüm ortalama sularda dolaşıyor ve kendi halinde takılıyor!
Resident Evil The Final Chapter;
Umbrella unvanlı şirketin başımıza açtığı felaketlerden sonra Alice'in zombilerle bitmek tükenmek bilmeyen mücadelesi, ölüp ölüp geri dönmekten bıkmayan karakterleriyle kısır bir döngüye giren, serinin finali olduğu söylenen ama nedense bana pek inandırıcı gelmeyen son filmi ve aha şuraya yazıyorum bunun devamı gelirse kimse şaşırmasın! Hikaye malum, Milla Şahane her zamanki gibi, bol patlama, çatlama, kan ve revan görüntüleri eşliğinde bol soslu İtalyan spagetti makarnadan hallice bir lunapark izleyip sinema salonundan çıkıyoruz. Besteci Paul Haslinger eline verilen malzemeden yenebilir bir iş çıkartıyor ve parasının hakkını veriyor. Kulakta kalansa, bir kere daha duysanız bir yerde hatırlamayacağınız bir müzik!
2017 yılının eli yüzü düzgün bir başka Marvel filmi Thor: Ragnarok sadece Thor için çekilen geçen iki filmden çok daha iyi bir yapım. Yeni Zelanda'lı yönetmen Taika Waititi'nin kaptan köşkünde dümeni devraldığı film başından sonuna kadar bol aksiyon ve bol eğlence sunuyor. Özellikle bu filmde Hulk'un da olması eğlenceyi katmerliyor. Kate Blanchett varlığıyla filme ekstra puan kazandırıyor. Müziklere gelirsek, tanımadığım yeni bir besteci Mark Motherbaugh elinden çıkma besteler ortalamanın baya üzerinde ve önümüzdeki yıllarda adından sıkça söz ettirecek bir isim olacağı da kesin gibi görünüyor.
Wonder Woman;
2017 yılının iki DC filminden ilki olan Wonder Woman, İsrail asıllı oyuncu Gal Gadot eşliğinde sinemalarımızda arzı endam etti. Genelde "Beni de döv Gal" nidalarıyla sinemaları dolduran hemcinslerimin baktığı gözle bakmadan (Yalandan kim ölmüş) tamamen profesyonel amaçlı gözlemlerim neticesinde eğlenceli ve sıkmayan bir film izlediğime kanaat getirdim. Patty Jenkins yönetiminde bol aksiyon eşliğinde ilerleyen filmin müzikleri usta isim Rupert Gregson-Williams tarafından bestelenmiş. Karakterin ana teması bir önceki yıl izlediğimiz Batman vs Superman filminde Hans Zimmer tarafından bestelenmişti. Ana temanın çevresine yedirdiği kendi besteleriyle ortalamanın biraz üstü iş çıkartıyor Williams!
Justice League;
2017 yılının en fazla merakla beklenen bir diğer filmi DC yapımı Justice League yılın sonuna doğru kasım ayında gösterime girdi ve açıkçası hayal kırıklığı yarattığı söylenebilir. Sağlam karakterlerle bezeli bir ekip ve sadece Superman bile yeter, hem DC hem MARVEL karakterlerinin toplamını pelerininde sallamaya. Ancak Marvel gibi uzun yıllar karakterlerini iyice oturtup Avengers serisine geçme taktiğini uygulamayıp apar topar Justice League olayına geçmesi DC'yi ve haliyle Warner Bros'u zor durumda bırakıyor. Seyircinin kafasında tam olarak yerleşmemiş karakterlerden Aquaman filmi bu yıl gösterime girecek. Flash olarak Barry Allen rolünde izlediğimiz karakter dört sezondur devam eden dizisinde alıştığımız karaktere göre biraz Tecavüzcü Coşkun tipi gibi duruyor. Bütün bu olumsuzluklar gişede de istenen rakamın çok altında kalınması gibi bir sorun doğurunca haliyle yapımcılar kara kara düşünmeye başladılar bile. Müziklere gelirsek efsane bir isim çıkıyor karşımıza, Danny Elfman. 1989 Tim Burton yapımı Batman filmine yaptığı ana temayla John Williams'ın Superman temasından sonra en fazla bilinen süper kahraman temasının bestecisi ortalamanın çok üstünde bir albüm yapmış. Geçmiş DC filmlerindeki Hans Zimmer'in elektronik enstrümanlara boğduğu çalışmalardan sonra orkestranın hakimiyeti yeniden ele aldığı bir işle çıkıyor karşımıza ve her daim Elfman kalitesini kulaklarımıza hissettirmeye devam ediyor.
The Circle;
Geçtiğimiz yılın orta karar filmlerinden biriyle devam edelim. Kadrosu çarpıcı ancak konu işleniş bakımından biraz zayıf kalıyor. Dünya devi bir teknoloji şirketinin herkesin hayatını takip eden bir buluşu kullanmaya başlaması ve kendisine reklam yüzü olarak seçtiği Mae'nin (Emma Watson) şirketin kodamanları tarafından çevrilen üçkağıtları ortaya çıkarması filmin ana teması. Dev şirketlerin karanlık yüzleri vardır konulu yakın dönem bilim kurgu filmlerinden biri. James Ponsoldt'un yönetiminde seyirlik orta karar bir iş var karşımızda. Müzikler usta besteci Danny Elfman'dan çıkma ancak dinlenebilirlik seviyesi ortayı ancak yakalayabilen bir çalışma.
Power Rangers;
Çocukluk kahramanlarımızdan Power Rangers dev bütçeli bir sinema filmi olarak perdeye gelmeseydi sanırım büyük eksikliğini hissederdik! Şahsen her daim Voltran'ı tercih etmiş biri olarak pek fazla takip etmediğim bu lolipop şekerleri kıvamı rengarenk karakterlerin filmi 2017'de görücüye çıktı ve en azından dünya hasılatıyla yapımcısını üzmedi. Müzikler popüler dev yapımların aranılan bestecisi Brian Tyler imzalı ve besteci her zamanki seri üretim işlerinden birini daha layığıyla kotarıyor.
Flatliners;
Çoğunluğumuzun "Neden yeniden çekildi" sorusunu sormamıza sebep olan Flatliners yılın son ayında gösterime girdi ve tahmin edileceği üzere sağlam bir şekilde zemine çakıldı. Julia Roberts, Kiefer Sutherland kadrolu birinci sınıf işçilik bir filmin üzerine bunun yapılması "Gereksiz bir tekrar" olmuş dedirtiyor maalesef. Müzikler Nathan Barr elinden çıkma ve filmin sıradanlığı ile paralel giderek kaderdaşlık ediyor bu gerekliliği fazlasıyla sorgulanan filme!
Rememory;
Geçen yılın ocak ayında vizyona giren ve konusu itibariyle kült mertebesini yakalayabilecek bir potansiyele sahipken gereksiz teferruatlara dalarak bu şansını kaybeden bir film sırada, Rememory. Mark Palansky yönetiminde, Taht Oyunlarının efsane cücesi Peter Dinklage'nin sıradışı oyunculuğuyla baş rolünde yer aldığı filmin konusu kısaca, insanların hatıralarını depolayan bir adamla denekleri arasındaki ilişki üzerine. Müziklerde, besteci Gregory Tripi'nin besteleri orta seviyede ve filmle uyum içinde ilerliyor.
Kill-Switch;
2017 yılı ortasında vizyona giren Kill Switch başarılı efektleri ve First Person Shooter sahneleriyle kötü uzaylılar, vurdu kırdı, bol patlama ve yıkılan şehirler açısından fazlasıyla doyurucu bir bilim kurgu örneği. Paralel evrenler üzerine yapılan bir deneyin bütün dünyaya pahalıya patlaması ve kahraman pilotumuzun bu deneyi sonlandırmak için verdiği mücadeleye tanıklık ediyoruz. Müzikler Seven League Beats tarafından bestelenmiş ve atmosfere uygun bestelerle bezeli kulakta fazla etki bırakmayan bir çalışma!
Beyond Skyline;
İlk Skyline filmini takip eden Beyond Skyline ilkini aratmayacak aksiyon düzeyi ve üst seviye efektleriyle tam bir patlamış mısır filmi. İlkinde olduğu gibi istilacı uzaylılara karşı amansız bir mücadeleye giren bir avuç insanın hikayesi burada da aynen devam ediyor. Filmin bol hareketli yapısına uygun müzikler besteleyen Nathan Whitehead işini başarıyla yapıyor. Geride kalansa birkaç saat içinde unutulan bir film oluyor!
Star Wars The Last Jedi;
Geldik yılın son bombasına. Star Wars efsanesi tüm ihtişamıyla bu yılda sürdü. Yeni üçlemenin ikinci filmi, Rian Johnson yönetmenliğinde tüm dünya ile aynı anda sinemalarımızda arzı endam etti ve her zamanki gibi hiçbir sinema filmine nasip olmayan sonu gelmez tartışmaların odağında serinin yeni halkası olarak yerini aldı. İlk film The Force Awakens'in bir kısım fanboy diye adlandırabileceğimiz sadece yeni yetme değil, kadayıf moduna girmiş şahsiyetler tarafından da gereksiz yere uğradığı saldırılara maalesef The Last Jedi'da fazlasıyla uğruyor. Ama sadece o kadar, uğruyor ve yıldız destroyerine çarpan sivrisinek misali gelip geçiyor bu eleştiriler. İlk filmin kaldığı yerden ilerleyen hikaye farklı yollara sapma eğiliminde ve beklenmeyen ters köşelerle süslü. Özellikle kurgu birinci sınıf, sinematografi müthiş. Tek tek tablo gibi görüntüler akıp geçiyor gözünüzün önünden. 150 dakikayla en uzun Star Wars unvanını alan filmin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz bile. Mark Hamill ve Carrie Fisher'la hasret gideriyorsunuz. Adam Driver'ın Kylo Ren rolünde belkide tüm seri içinde en iyi oyunculuklardan birini çıkardığına şahit oluyorsunuz. The Last Jedi serinin sanırım en fazla tartışılan ama bir yandan da en fazla sevilen yapımlarında biri oldu. Çok fazla detaya ve serinin tüm filmlerinde olan mantık hatalarına takılmadan izlemeyi başarırsanız filmden büyük keyif alırsanız. Yok ben Tolstoy'un Savaş ve Barış romanı tarzında bir ciddiyet bekliyorum derseniz güneşli bir hava da boğazda temiz oksijen çekin içinize daha iyi derim o zaman! Yılın son bilim kurgu filmi olarak 13 Aralık'ta ülkemiz sinemalarında gösterime giren The Last Jedi yeni yıla girdiğimiz şu ilk haftada halen gösterimde ve hasılat açısından hatırı sayılır bir meblağa ulaşmış durumda. Star Wars The Last Jedi geçtiğimiz yılın bilim kurgu yapımları arasında kesinlikle ilk sıralarda yer almayı hak eden çok başarılı bir film. Müzikler tabi ki efsane isim John Williams'a emanet. 1932 doğumlu klasik müzik tarihinin yaşayan en büyük bestecilerinden biri ve ilerlemiş yaşına rağmen işinin hakkını sonuna kadar veren büyük bir sanatçı. The Last Jedi soundtrack albümü ağırlık olarak ilk üçlemeden bildiğimiz unutulmaz temalarla süslü. The Force Awakens'da dinlediğimiz Rey ve İlk Düzen temaları burada da bolca kullanılmış. Eski dostların varlığı sebebiyle Force Theme, Luke and Leia, Yoda Theme, Han and Leia, Imperial March, Astroid Field gibi klasikleri bol bol dinlediğimiz albüm bütün bir serinin karışımı gibi olmuş adeta. Williams yeni albüm için İki yeni tema bestelemiş. Baştan sona keyifle dinleniyor albüm ve her yeni dinleyişte enteresan bir şekilde daha fazla seviyorsunuz. Aynı etkiyi birkaç arkadaşımdan daha duyduğum için yazdım bir önceki cümleyi. Maestro yine Londra Senfoni Orkestrasıyla çalışıyor. Kayıtlar her zamanki gibi Abbey Road stüdyolarında yapılmış. Özellikle 2000'li yıllardan sonra orkestralarla yapılan score müziklerde duyguyu verebilme hususunda ciddi bir gerileme yaşanmaya başlamışken ve bu durum halen sürerken Star Wars müziklerini dinlemek ve o eski, film müziklerinin altın çağı olarak gördüğüm zamanları tekrar hatırlamak inanın çok büyük bir keyif oluyor. Usta bestecinin bu yıl mayıs ayında gösterime girecek olan Star Wars Han Solo filmine bir parçalık bestesiyle destek vereceğini ve 2019 yılında çıkacak serinin dokuzuncu filminin müziklerini de besteleyeceğini müjdeleyelim.
2018 yılı, hem kişisel hayatlarınız hem de bilim kurguyla ilgili her konu açısından açısından sizin yılınız olsun sevgili dostlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder