KRIPTONIT İŞLEMEYEN NOTALAR
Uçmak, insan türünün tüm çağlarda erişmek istediği ideallerinden biri. Geçtiğimiz yüzyılda kısmen erişti bu isteğine uçan makineler icat ederek. Hala da bu makineleri geliştirmeye devam ediyor. Uçmak ve sınırsız güç, herkesin elde etmek istediği ve kitleler üzerinde mutlak hakimiyet kurma hayalleriyle ulaşılmaya çalışılan bir çabadır tüm bir ömür boyunca. Hep daha fazla isteriz ve o fazlalara ulaşamadığımız noktada hayallerimiz girer devreye. Hayalleri yazıya dökeriz, çizgiyle anlatırız, hareketli görüntülerle yaratmaya çalışırız. Genelde bu hayalleri iyi amaçlar için yaratır ve kullanırız. Her daim bir engel çıkartırız hayallerin karşısına ve nihayetinde engeli gücümüzle aşmasını biliriz. İnsanlık hangi seviyede olursa olsun bu ideallerinden hiçbir zaman vazgeçmeyecek gibi görünüyor ve her gün yeni bir hayalle karşımıza dikilmeye devam ediyor.
EVRENİN EN GÜÇLÜ ÇELİK ADAMI!
EVRENİN EN GÜÇLÜ ÇELİK ADAMI!
Sinema tarihi unutulmaz süper kahramanların hikayeleriyle her dönem perdede arzı endam etti. Kapitalist dünya düzeninin, kendisine karşı mücadele eden kahramanlarını da yaratan aslında bu düzenin kendisi oldu hep. Düzeni sağlayan, kötülerle amansız mücadelelere giren ve sonunda mutlaka bir şekilde kazanan, çocuklar kadar büyüklerin de rüyalarını süsleyen süper kahraman furyasının içinde en önemli isim olarak karşımıza tartışmasız çelik adam Superman çıkıyor! 1933 yılında ilk defa yaratılan ve 1938 yılında ilk olarak DC okuyucusuyla tanışan Kripton gezegeninin yaşayan son üyesi olarak dünyamıza gelen ve çiftçi bir ailenin Smallville kasabasında yetiştirdiği Clark Kent takma isimli, gücünü güneşimizden alan çelik adam lakaplı Superman! Başta en ünlü düşmanı Lex Luthor olmak üzere sayısız farklı karakterle mücadele eden, mavi kostümü, kırmızı pelerini ve uçma yeteneğiyle adeta bir iyilik timsali olarak her olaya yetişme çabasında bir adam ve Clark Kent olduğu zamanlarda Metropolis kentinin en büyük gazetesi Daily Planet'da çalışan ünlü bir gazeteci. Aynı gazetede beraber çalıştığı Lois Lane'e deliler gibi aşık ve sadece kalın çerçeveli bir gözlükle nasıl oluyorsa tanınmayan ve o koca pelerini kıyafetinin içine nasıl gizlediği hala çözülemeyen çelik adam
Superman'in maceraları 80 yıldır popülaritesinden hiçbir kayba uğramadan devam etmeyi sürdürüyor. 1978 yılında Richard Donner yönetiminde, Christopher Reeve'nin kostümü giyip Superman rolüne büründüğü andan itibaren beyaz perdenin süksesi en yüksek süper kahramanı mertebesine yükselen çelik adam, bu filmden önce de beyaz perdede görünmüş olmasına rağmen asla bu kadar ilgi görmemişti. Kuşkusuz filmin bu kadar ilgi görmesinde, bir yıl öncesinde Star Wars'un sinema tarihini kökünden değiştiren başarısı önemli bir rol oynamıştır. Bütün bunlara ek olarak efsane besteci John Williams'ın unutulmaz ana temasıyla Superman adeta kimliğini bulmuştur ve bu müzik onunla özdeşlemiştir. Filmin ardındaki büyük başarının önemli bir bölümü John Williams'ın notalarına aittir dersek abartmış olmayız.
Superman'in maceraları 80 yıldır popülaritesinden hiçbir kayba uğramadan devam etmeyi sürdürüyor. 1978 yılında Richard Donner yönetiminde, Christopher Reeve'nin kostümü giyip Superman rolüne büründüğü andan itibaren beyaz perdenin süksesi en yüksek süper kahramanı mertebesine yükselen çelik adam, bu filmden önce de beyaz perdede görünmüş olmasına rağmen asla bu kadar ilgi görmemişti. Kuşkusuz filmin bu kadar ilgi görmesinde, bir yıl öncesinde Star Wars'un sinema tarihini kökünden değiştiren başarısı önemli bir rol oynamıştır. Bütün bunlara ek olarak efsane besteci John Williams'ın unutulmaz ana temasıyla Superman adeta kimliğini bulmuştur ve bu müzik onunla özdeşlemiştir. Filmin ardındaki büyük başarının önemli bir bölümü John Williams'ın notalarına aittir dersek abartmış olmayız.
1976 yılında filmin çekimlerine başlandı ve yönetmen Donner Omen filminde beraber çalıştığı Jerry Goldsmith ile yeniden beraber çalışmak istediyse de zamanlama sorunları yüzünden projeden ayrılmak zorunda kalan Goldsmith yerine John Williams ile anlaşma sağlandı. Williams'ın besteleri çok beğenildi ve o yıl Akademi ödüllerine aday gösterildi ancak ödülü Midnight Express ile Giorgio Moroder aldı. 1973 Fiedler On The Roof, 1975 Jaws ve 1977'de Star Wars ile heykeli üç defa kazanan Williams bu kez ödülü alamasa bile ortaya çıkarttığı unutulmaz besteyle klasikler arasına bir tema daha katmayı başarmıştı.
GERÇEK BİR MÜZİK DEHASI
John Towner Williams, 08 Şubat 1932 tarihinde New York'ta dünyaya gelir. Babası ünlü caz ustası Johnny Williams ve annesi Esther Williams'dır. Müzik, daha küçük yaştan itibaren bir parçası olmuştur. Yedi yaşından itibaren piyano dersleri almaya başlamış, kısa sürede trombon, trompet ve klarnet çalmayı öğrenmiştir. 1948 yılına gelindiğinde ailece Los Angeles'a taşınırlar. Bu tarihten sonra babası özellikle film müziği orkestralarında çalışmaya başlar. Williams Lise grubunda çalar ve besteler yapar. UCLA'da piyano ve kompozisyon dersleri alır. Piyanist Bobby Van Eps'den özel eğitim alan Williams ilk ciddi piyano sonatını 19 yaşında besteler.
1952 yılında Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri'ne atanır ve görev gezisinin bir parçası olarak hizmet bantları için müzik düzenlemeye başlar. 1954 yılında terhis olmasının ardından, Julliard Müzik Okulu'nda Rosina Lhevinne'nin piyano öğrencisi olarak bir yıl geçirdikten sonra New York'taki kalış süresince çeşitli gece kulüplerinde caz piyanisti olarak çalışır. Daha sonra, vokalist Vic Damone'ye eşlik eder. Efsane besteci Alfred Newman'la çalışır ve babasının o zamanki üyesi olduğu Hollywood'daki Morris Stoloff'un Columbia Pictures personel orkestrasında piyanist olarak yer alır. Orkestrasyon yeteneği keşfedilen Williams, tanınmış stüdyo bestecileri tarafından bu yönde çalışması için cesaretlendirilmiştir. Bu arada, ciddi müzik çalışmalarını Hollywood'da Arthur Olaf Anderson ve ünlü İtalyan besteci Mario Castelnuovo-Tedesco ile sürdürmeye devam eder.
1960'da Televizyon dizileriyle score müzik dünyasına ilk adımını atan Williams, efsane olma yolunda emin adımlarla ilerlemeye başlamıştır. Müzikal açıdan çok yönlülüğü nedeniyle pek çok farklı ödül kazanmaya başlar. Caz kombinasyonları, dans grupları ve senfoni toplulukları için müzikler yazar. 1950'lerin sonundan başlayarak Williams'ın televizyon kariyeri iyice hız kazanır. Dedektif serisi Johnny Staccato'da caz piyanisti olarak görünür. "M-Squad", "Wagon Train" ve "Chrysler Theatre" gibi şovlar için müzik besteler ve nihayet 1974'te genç yönetmen Steven Spielberg'le yolları Sugarland Express'de kesişir ve bugüne kadar devam eden efsanevi bir ortaklık da başlamış olur. The Towering Inferno, Earthquake, The Poseidon Adventure, Black Sunday ve The Fury gibi son derece popüler felaket ve korku filmlerinin ardından Williams Hollywood'un en tanınmış isimlerinden biri hâline gelmeye başlar.
1970'lerin ortasından itibaren özellikle Spielberg'le çalıştığı filmlerle inanılmaz bir hızla kariyer tırmanışına geçer. İlk Oscar ödülünü, uyarlama müzik dalında 1973 yılında Damdaki Kemancı filmiyle kazanır. 1975 yılında, Spielberg'in dehasını konuşturduğu Jaws filmine yaptığı belki de tüm zamanların en ürkütücü bestesiyle ikinci Oscar heykelciğini kazanır. 1977 yılına geldiğimizde Dünya sinema tarihinin en muazzam fenomenlerinden biri olan George Lucas harikası Star Wars'la üçüncü heykelciği kazanması hiç de zor olmaz. 1982 yılına kadar dinen Oscar fırtınası, Spielberg klasiği E.T. ile yine canlanır ve besteci dördüncü kez ödülü kazanmayı başarır. 1994 yılına kadar yaşanan suskunluğun ardından yine bir Spielberg klasiği olan Schindler's List ile beşinci ve şimdilik son ödülüne uzanan besteci aynı zamanda Oscar'a en fazla aday gösterilen isim olma ünvanını da elinde bulundurmaktadır.
Williams, bestelediği soundtrack'lerin kayıtlarının yanı sıra, aynı zamanda orkestra düzenlemelerini de yapmıştır ve yıllar geçtikçe Atlanta, Dallas gibi şehirlerin senfonik orkestralarıyla klasik müzik yapmak için şef olarak anlaşmalar imzalamıştır. 1980'de Boston Senfoni Orkestrası yönetimi, John Williams ile Boston Pops'un on dokuzuncu şefi olması için üç yıllık bir sözleşme imzaladığını açıklamış ve çoğunlukça, hiç kimsenin saygıdeğer Arthur Fiedler'in yerini alamayacağı düşüncesi genel bir kabul görmüş olsa da, John Williams seçimi coşku ile karşılanmıştır.
ALBÜM KAYDI
Albümün kaydı, 1978 eylül, ekim ve kasım aylarında Denham'da ki Anvil stüdyolarında Londra Senfoni Orkestrasıyla birlikte gerçekleşti. Orkestrayı bizzat John Williams yönetmiştir. Kayıt mühendisliğini Eric Tomlinson'un yaptığı kayıtlar filmin çekimleri tamamen bittikten sonra en sona bırakılmıştır. Warner Music tarafından çeşitli zaman aralıklarında yayınlanan albümün en kapsamlı olanı 2005 yılında piyasaya sürülen otuz beş parçalık olanıdır. Albümün içeriğinde filmde kullanılmayan besteler yer almaktadır. Bugüne kadar milyonlarca kopyası satılan Superman Soundtrack albümü koleksiyoncuların vazgeçilmezi olmayı hala sürdürmektedir.
Açılış parçası Prelude and Main Title March, orkestranın bütün enstrümanlarının aynı anda girişiyle başlıyor. Durağan giriş, yaylı ve nefeslilerin uyumlu ilerleyişiyle bizi ana temaya hazırlıyor ve ana tema vurmalı ve yaylılar eşliğinde ilerlerken trompetlerin devreye girmesiyle unutulmaz beste başlıyor. Baştan sona temposunu koruyan parçanın en önemli özelliği tema içinde farklı bir tema barındırması. Aynı parça içinde ana temanın birkaç nota farkıyla değişmesine tanıklık ediyor kulaklar ve görkemli bir şekilde sonlanıyor parça. Filme uygun olsun diye kronolojik sırada ilerliyor parçalar. Sahne sahne bütün müzikler kullanılmış albümde. İkinci parça The Planet Krypton'un yükselerek ilerleyen müziği bize Strauss'un Zarathustra girişini hatırlatıyor. İlerleyen parçalar özellikle geçiş vazifesi gören besteler. Sahneler arasında uyum sağlayan müzikler ana temanın aralarda sıkça kullanılmasıyla destekleniyor. Beşinci parça The Trip To Earth özellikle yaylıların ağırlıkta olduğu, nefeslilerin aralarda yaylılara destek verdiği bir parça. Ana temanın desteğini de alan parça albümün en iyilerinden biri. Dokuzuncu parça The Fortress Of Solitude albümün en uzun parçası. Superman'in ailesiyle ilgili gerçekleri öğrendiği Yalnızlık Kalesinde geçen parça inişli çıkışlı yapısıyla değişken bir beste. On altıncı parçaya kadar süren besteler ağırlıklı olarak ana tema destekli ilerliyor. Sahnelere uygun bestelenmiş müziklerle ilerlemeye devam ediyoruz. On altıdan itibaren arka arkaya üç adet alternatif versiyon beste geliyor. Bunlar albüme özel ve filmde yoklar. The Planet Krypton farklı bir versiyonla çıkıyor karşımıza. On yedinci parça Main Title March ana temanın direkt devreye girişiyle başlıyor ve alternatif bir Superman ana teması dinliyoruz. On sekizinci parça Superman March ana temaya daha ağır bir giriş yaparak farklı bir rotaya giriyor. Nefeslilerin ağılıkta olduğu ve tabii ki yine ana temanın devreye girişiyle filmde yer almayan bir parça daha dinliyoruz. Yirmi birinci parça The Flying Sequence albümün en uzun ikinci parçası. Lois ve Clark daha doğrusu Superman'in aşk temasını dinliyoruz burada. Yaylıların ağırlığında flüt destekli ilerleyen parça inişli çıkışlı temposuyla sinema tarihinin en güzel aşk temalarından birini dinletiyor bize. Ara bestelerle dinamik ve başarılı bir şekilde ilerleyen albümün otuzuncu parçası Finale And End Title March ana temanın kulaklarımızda arzı endam ettiği bir beste. Otuz birinci Love Theme From Superman ile bir kez daha aşk temasını dinliyoruz. Otuz ikinci parça Margot Kidder'in sesinden Can You Read My Mind isimli beste olarak karşımıza çıkıyor. Yalnız Kidder burada şarkıyı söylemiyor, aşk teması geri planda çalarken Kidder şiir tarzında okuyor sözleri. Bu parçanın Amerika ve Avrupa müzik listelerine girdiğini hatırlatmakta fayda var. Alternatif bestelerle devam eden albümde, otuz beşinci parça Theme From Superman ile son kez ana temayı dinliyoruz ve görkemli bir kapanışla albüme noktayı koyuyoruz.
SONUÇ
John Williams kuşkusuz çağımızın en önemli bestecilerinden biridir. Hayal dünyamızı şekillendiren besteleriyle neredeyse elli yıldan fazladır iç içeyiz. Özellikle 70'li yılların başından itibaren fırtına gibi esmeye başlayan ve hiç durmadan yükselen kariyeriyle pek çok yeni bestecinin idolü haline gelen usta isim aldığı sayısız ödülle kariyerini pekiştirmiştir. Hala Oscar tarihinin en fazla aday gösterilen ismi olmayı sürdürmektedir. 70'li yıllara dönecek olursak tekrar, kariyerinin Fidler OnThe Roof filmine yaptığı uyarlama beste ve kazandığı En İyi Uyarlama Müzik Oscar'ıyla hızla yükseldiğini düşünürsek, 1975 Jaws, 1977 Star Wars ve yine aynı yıl Close Encounters Of The Third Kind filmleriyle artık dünyaca tanınan bir besteci haline gelmesi, Superman için biçilmiş kaftan olduğunu fazlasıyla kanıtlamıştır. Dönemin müzik tarzını ele alacak olursak eğer, 70'ler ekolüne yatkın ama klasik müziğin ağır bastığı bir albüm var karşımızda. Film müziklerinde daha duygusal ve daha akılda kalıcı müziklerin bestelenmeye başlandığı bir dönem bu ve dönemin öncülerinden biri de John Williams oluyor haliyle. Albümün ana teması bugün bile duyulduğunda "Superman'in müzikleri bu" diyen müziksever sayısı hala az değil! Zengin bir müzikaliteye sahip albümde Londra Senfoni Orkestrasının etkisi çok fazla, tabii bunda John Williams'ın orkestrayı etkin bir şekilde idare etmesi çok önemli. Otuz beş parçanın genelinde ana temanın hakimiyetini görüyoruz. Aşk temasının olduğu bölümler özellikle o dönemin aşk şarkılarını hatırlatan bir havaya sahip. Parça geçişleri gayet yerinde ve bütün müzikler sahnelerine uygun besteler olarak kesinlikle sırıtmıyorlar. Yer yer bazı parçalar atonal bir havaya girmesine rağmen, allegro (Hızlı) tarzı bestelerin yoğun olması albümün dinlenebilirlik ortalamasını oldukça yükseltiyor. Kendini tekrar eden bazı parçalar yok değil ama bu durumu filmin içinde yer alan bütün besteleri kullandıklarını düşünürsek makul karşılamamız gerekir.
Sonuç olarak 1978 yapımı bir klasik olarak Superman filminin yine klasik olarak kabul edilen müziklerinin yer aldığı bu albüm, John Williams kariyerinin en başarılı işlerinden biri olarak unutulmazlar arasına çoktan girdi. Son olarak albüm, türün meraklıları tarafından kesinlikle arşive katılmayı hak ediyor diyerek yazımıza Superman'in daha doğrusu Christopher Reeve'nin sözleriyle son verelim,
"Hayallerimizin çoğu ilk başta imkansız görünür. Sonra olanaksız görünürler, irademizi topladığımızda ise imkansız görünenler kaçınılmaz olurlar."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder